Necip Hablemitoğlu'nun 18 Aralık 2002'deki öldürülmesiyle ilgili dava sürerken, ölümünden 4 gün önce Ankara Üniversitesi öğretim üyesi olan Hablemitoğlu'nun Eskişehir'deki konuşması geçtiğimiz Haziran ayında dava dosyasına eklendi. Konuşmada Hablemitoğlu, ABD ve Batı ülkelerinin, aralarında Fethullah Gülen tarikatının da bulunduğu birçok tarikatı kullanarak dünyada köktendinci yapıları kendi amaçları doğrultusunda yönlendirdiğini iddia etti. Bu, Türkiye'nin de önemli ölçüde etkilendiği bir durumdu. Hablemitoğlu'nun açıklamaları, uluslararası ilişkiler ve tarikatların gizli etkilerine dair önemli bir bakış açısı sunuyor. Konuşmanın ortaya çıkması, 20 yıldır devam eden davada yeni bir dönemin başlangıcı anlamına geliyor. Bu durum, hem kamuoyunda hem de hukuki süreçte önemli yankılar uyandıracağa benziyor. Konuşmanın içeriği, suikastın motive edici faktörleri hakkında ipuçları barındırıyor olabileceği için, dava açısından oldukça kritik önem taşımaktadır. Ayrıca, konuşmanın ortaya çıkışı, o dönemdeki siyasi ve toplumsal atmosferi anlama açısından da değerli bir kaynak oluşturmaktadır.
ABD'nin Tarikat Politikaları
Hablemitoğlu, konuşmasında ABD başta olmak üzere Batılı devletlerin emperyalist yaklaşımlarını eleştirerek, "Bütün bu tarikatlar, Amerika Birleşik Devletleri merkezli bu tarikatlar, bütün dünyada Amerika Birleşik Devletleri büyükelçiliklerinin koruması altında. Adeta cirit atıyorlar. Ve bundan Türkiye de nasibini fazlasıyla alıyor. Sadece bizim kendi tarikatlarımıza destek vermekle kalmıyorlar. Kendi tarikatlarını bu anlamda Türkiye'ye ve bütün dünya ülkelerine gönderiyorlar." şeklinde ifade etti. Çin'in Falun Gong yasağı ve liderinin Philadelphia'da bulunmasına değinen Hablemitoğlu, Fethullah Gülen'in de aynı şehirde olmasını dikkat çekici buldu. Bu paralellikler, küresel güçlerin tarikatlar üzerindeki etkisini vurgulamaktadır. Konuşma, uluslararası ilişkilerde tarikatların stratejik bir araç olarak kullanılabileceğine dair ipuçları içeriyor. Hablemitoğlu'nun tespitleri, küresel güç dengelerinin anlaşılması açısından son derece önemlidir ve gelecekteki araştırmalara ışık tutabilir. Ayrıca, tarikatların uluslararası alanda nasıl kullanıldığının anlaşılması için önemli bilgiler sağlıyor. Bu durum, uluslararası siyasetin daha iyi anlaşılmasına katkı sağlayabilir.
Türkiye'deki Tarikat Etkisi
Hablemitoğlu, 1946'daki barış gönüllülerinin Türkiye'ye gelişini ve Nurcuların yeşil kuşak teorisindeki rolünü hatırlatarak, komünizme karşı mücadelede dini yapılanmaların nasıl kullanıldığını açıkladı. Said-i Nursi'nin Amerikalılara hizmet ettiğini ve 6 bin Nur talebesinin Amerika'ya götürüldüğünü, ilk Nur risalelerinin 1951 ve 1956'da İngilizceye çevrildiğini belirtti. Türkiye'deki binlerce vakıf ve derneğin varlığına, bunların okullarına ve Fethullah Gülen, Nakşibendi tarikatları gibi çeşitli grupların faaliyetlerine dikkat çekti. Esad Coşan ve Musa Topbaş gibi isimlerin liderliğindeki Nakşibendi gruplarının da okulları, yurtları, gazeteleri ve dergileri bulunduğunu vurguladı. Tahrir gibi grupların faaliyetlerine de değinen Hablemitoğlu, Türkiye'deki dini yapıların karmaşıklığını ve tehlikelerini sergiledi. Konuşma, Türkiye'nin iç siyaseti ve toplumsal yapısı hakkında detaylı bilgi veriyor ve o dönemin hassasiyetlerini gözler önüne seriyor. Hablemitoğlu'nun tespitleri, Türkiye'nin toplumsal yapısının anlaşılması açısından son derece önemlidir.
Hablemitoğlu'nun Tehdit Algısı
Konuşmasının soru-cevap bölümünde, irtica hakkında araştırma yapan aydınların öldürüldüğüne değinen Hablemitoğlu, tehditlerden çekinmediğini belirtti. Ancak, Türkiye'de en çok tehdit ve hakaret alan kişilerden biri olduğunu dile getirdi. Nevval Sevindi ile ilgili davalara değinen Hablemitoğlu, maddi kayıplar yaşadığını, ancak ailesinin desteğiyle bu durumu atlattığını anlattı. Bu bölüm, Hablemitoğlu'nun ölümünden önce yaşadığı tehditleri ve baskıları ortaya koyuyor. Ailesinin desteğinin anlatımı, kişisel cesaretinin yanı sıra toplumsal dayanışmanın önemini vurguluyor. Hablemitoğlu'nun yaşadığı baskı ve tehditler, suikastın arka planını anlamak için önemli bir ipucudur. Bu bölüm, olayların daha iyi anlaşılması açısından büyük önem taşıyor. Ayrıca, olayların farklı boyutlarını görmemizi ve tehdit algısını anlamamıza yardımcı oluyor.
Cumhuriyet Savcılığı tarafından açılan davada, Fethullahçı Terör Örgütü'nün suikastı planladığı iddia ediliyor. Mustafa Özcan, Enver Altaylı, Aydın Köstem, Levent Göktaş, Ahmet Tarkan Mumcuoğlu ve Fikret Emek sanıklar arasında. 2022'de tutuklu sanıkların tahliyesi ve konuşmanın dava dosyasına girmesi kararlaştırılmıştı. Konferansta bulunan beş kişinin, Hablemitoğlu'nun suikasttan 15 dakika önce alışveriş yaptığı markette şüpheli olduğu tespit edilen kişilerle benzerlik gösterdiği belirtildi. Bu durum, davada yeni gelişmelerin yaşanabileceğine işaret ediyor. Davayı yakından takip etmek ve ortaya çıkacak yeni gelişmeleri değerlendirmek oldukça önemlidir. Bu gelişmeler, suikastın çözülmesi ve adaletin sağlanması için büyük önem taşımaktadır.

