Suriye'deki son gelişmeler ve Esad rejiminin toprak kayıpları, Ankara ve Moskova'nın diplomatik çabalarını yeniden ön plana çıkardı. 2011'den beri süregelen iç savaşta önemli aktörler olan iki ülke, son dönemde karşıt pozisyonlarda bulunuyor ve gerilimin artmasından birbirlerini sorumlu tutuyor. Bu durum, iki ülke arasındaki uzun süreli işbirliğinin sınırlarını ve çatışma potansiyelini ortaya koyuyor. Her iki ülke de kendi çıkarlarını korumak ve bölgesel etkisini güçlendirmek için stratejik adımlar atarken, Suriye halkı da bu gerilimin ağır bedellerini ödüyor. Uluslararası toplumun da aktif bir rol alması gereken bu süreç, uzun vadeli barış ve istikrar için önemli bir dönüm noktası oluşturuyor. Özellikle Türkiye ve Rusya'nın ortak bir zemende buluşması, bölgedeki istikrarın sağlanması için şart görünüyor. Ancak mevcut şartlarda iki ülke arasında bu ortak zemin henüz bulunmuş değil.
İki Başkent Arasındaki Çatışan Bakış Açıları
Rusya Devlet Başkanı ve Türkiye Cumhurbaşkanı'nın geçtiğimiz günlerde gerçekleştirdiği görüşme, iki ülkenin farklı yaklaşımlarını gözler önüne serdi. Rusya lideri, Türkiye'den muhalif gruplara karşı daha sert bir tutum sergilemesini istedi ve bu grupları "terörist" olarak nitelendirdi. Türkiye lideri ise Rusya'yı Şam yönetimini siyasi bir çözüme teşvik etmeye çağırarak, Suriye'nin toprak bütünlüğünü desteklediğini ancak kalıcı bir barış için Esad rejiminin de müzakere masasına oturması gerektiğini vurguladı. Bu görüş ayrılığı, iki ülkenin Suriye iç savaşına dair temel stratejilerinde derin bir uçurum olduğunu gösteriyor. Her iki lider de kendi ülkesinin çıkarlarını savunurken, bölgesel istikrar için gerekli olan işbirliğinin önünde önemli engeller oluşturuyor. Süreç içerisinde taraflar arasında iletişimin sürdürülmesi, her ne kadar zorlu olsa da, son derece kritik öneme sahip.
Sahadaki Gelişmeler ve Askeri Boyut
Suriye'de son haftalarda yaşanan çatışmalar, Türkiye destekli Suriye Milli Ordusu (SMO) ile YPG arasında yeni bir çatışma boyutunu ortaya koydu. Bu durum, Ankara ve Moskova'nın askeri varlığını da yeniden gündeme getirdi. Rusya'nın Suriye rejimini desteklemesi ve Türkiye'nin muhalif gruplara verdiği destek, sahadaki askeri gelişmelerin gidişatını doğrudan etkiliyor. İki ülke arasındaki askeri işbirliğinin yeniden şekillenmesi gereği, her iki taraf için de hem zorluk hem de fırsatlar sunuyor. Mevcut şartlarda bu işbirliğinin sağlanması oldukça zor görünse de, Suriye'de istikrar için zorunlu adımlardan birisi olarak görünüyor. Geçmişte yaşanan krizler ve yaşanan çatışmalar, işbirliğinin ne kadar önemli olduğunu göstermektedir.
Diplomasi ve Gelecek Adımları
Ankara ve Moskova, Astana Süreci çerçevesinde iletişimi sürdürmeyi ve diplomasi yoluyla bir çözüm bulmayı hedefliyor. Ancak, tarafların farklı beklentileri ve çıkarları, bu sürecin kolayca ilerlemesine engel oluyor. Birleşmiş Milletler'in 2254 sayılı kararı çerçevesinde başlatılan Cenevre Süreci ise, Şam yönetiminin direnci nedeniyle sonuçsuz kaldı. Türkiye, Rusya ve İran'ı Esad rejimine baskı kurmamakla suçlarken, Rusya ise Türkiye'yi muhalif grupları desteklemekle suçluyor. Doha Forumu gibi uluslararası platformlar, iki ülke arasında diyaloğu ve işbirliğini yeniden tesis etmek için önemli bir fırsat sunuyor. Ancak, Suriye kriziyle ilgili derin fikir ayrılıkları ve jeopolitik gerilimler, gelecek adımların belirlenmesinde önemli bir engel oluşturuyor. İki ülkenin liderlerinin bir araya gelmesi ve ortak bir zemin bulması, bölgesel istikrar için oldukça önemli bir adım olacaktır.